Ana Sayfa Basligi

11 Mart 2011 Cuma

Akşehir´de Tatil

:

Akşehir, Sultan Dağları’nın kuzeydoğu eteklerinde, adını almış olan göle yukarıdan bakan, sırtını ormana yaslamış ünlü mizah ustasi Nasreddin Hoca´nin memleketi olan sevimli bir şehir. Istanbul, Ankara ve Eskisehir istikametinden Antalya´ya veya Kayseri, Gaziantep ve Trabzon istikametinden Izmir´e tatil yapmak icin yola cikdiginizda ugrayabileceginiz, tatil güzergahinizin üstünde bir sehir Aksehir. . Aksehir´e karayolu ile ulasabileceginiz yol güzergahi icin Türkiye haritasinda buraya bakiniz. Tren ile Aksehir´e seyahat etmek istiyorsaniz buraya bakiniz. Aksehir´de konaklayabileceginiz otel ve pansiyon icin buraya bakiniz. .

. Foto © M.Ayzit Verimli ovalarında yetişen kiraz, vişne ve diger ürünler ile ana uğraşısı tarım olan şehir güzelliğini, her tür sanayi emaresinden uzak kalmış olmaya borçlu. Akşehir de güzel bir dinlenme yeri olan Hıdırlık... dağın yamacında kurulmuş doğayla iç içe olan bir ortam. Temiz cam ormani havasini tenefüs etmek ve dinlenmek icin Hidirlik´a ugramayi unutmayiniz. .

Foto © ??
Akşehir’i sevimli kılan tek etken coğrafi yapısı ve temiz havası değil; tablonun güzelleşmesinde bu doğal manzumeye yıpranmış güzellikleriyle eşlik eden cami, mescid, kilise ve hamamların ve özellikle eski Akşehir evlerinin paha biçilmez bir katkısı var.
:.

Foto © Ahmet Altunbay Coğu 90 yaşında olan Akşehir evleri arasında 150’lik eski tüfeklere rastlamak bile mümkün. Dar bir sokağın iki yanı boyunca, sohbet eden kafadarlar gibi dizilmiş evler insanda fısıltıları duyma arzusu uyandırıyor. .

:Foto © M.Ayzit Yoldan geçen bir at arabasıyla ya da annesinin çağrısına karşılık veren bir çocuğun sesiyle aydığımız şimdiki zaman, eski bir zamanı yaşama arzusunda olan muhayyileyi mağlup etmese, yarı baygın saatlerce gezilebilir bu evler âlemi. Neyse ki günlük yaşamın alışılmış seslerine cumbalı, iki katlı, toprak damlı Türk evlerinin arasına dışa dönük usluplarıyla serpilmiş Rum evlerinin uyandırdığı tecessüs var. Foto © Ahmet Altunbay Klasik Türk mimarisindeki en önemli faktör dış duvarların iki-üç metre yükseklikte olması ve bir iç avlunun bulunması. İç avluda genelde mutfak, kiler ve eğer ev sahibinin bir atı varsa onu bağlayıp besleyebileceği bir bölüm bulunuyor. Merdivenle orta sofa, yan sofa gibi bölümlere geçilebiliyor. Konuklar için ayrılmış misafir odası, gelin odası, kaynana odası, yemek odası ve ayrıca toprak damlara çıkılmasını sağlayan bir geçiş bulunuyor. Damlar Türk evlerinde olabildiğince düz. Dam birtakım sebze ve meyvenin kurutulması, bazı kışlıkların hazırlanması için birebir. Alt katlardaki içe dönük yapı üst katlara çıkıldığında değişiyor, cumba faktörü yapıya elinizi uzatsanız karşı komşunuzla temasa geçebileceğiniz bir yakınlık kazandırıyor. . .Foto © M.Ayzit Orta Hamam’dan Gavur Hamamı’na kadar olan Çınar Caddesi’nde Rum evleri göze çarpıyor. Rum evlerinde ise genelikle demir ve taş yapı malzemesi kullanılıyor, özellikle pencereler taş şöveli. Kaldırımdan eve açılan ensiz kapılar Rum evlerinde yok. Rum yapılarında bir buçuk iki metrelik bir merdiven aracılığıyla giriliyor eve. Türk evlerinde kiler vs. olarak kullanılan bölümler Rum evlerinde dükkan olarak iş görmüş. Bu bölümler kadınların el işlerini, oyalarını satabileceği şekilde tasarlanmış hatta kepenklerle zenginleştirilmiş, ticari faaliyet alanına dönüştürülmüş. Türk evlerinde ise böyle bir şey yok, Türklerde ticari faaliyet bir merkezde toplandığı ve evlere sirayet etmediği için olsa gerek. . Foto © M.Ayzit Akşehir evlerinin en önemli özelliği işlevsel olmaları. “En mühimi kullanışlı olması” demiş tok, işbilir bir ses. Akşehir evlerinin özel bir mimari üslup olarak öne çıkmasında Ermeni ustaların katkısı büyük. Yaşlılar demir ve ahşap üzerine çalışan ustaların genellikle gayrimüslim olduğunu söylüyor. Türk ustaların bir kısmı da onlar tarafından yetiştirilmiş. Nitekim iki anlayış, iki üslup arasında yaklaşımlar/etkileşimler olmuş. Mesela banyo için odanın yüklük duvarında bulunan gusülhane Müslüman olmayan Rumların evlerinde de bulunuyor. Bu sadece Akşehir’de karşılaşılan bir durum. . Foto © M.Ayzit Öte yandan taş ve demir aslında Rum evlerine özgü bir malzeme iken bu malzemelerin kimi Türk evlerinde de kullanıldığı göze çarpıyor. Akşehir’de Türklerle yıllarca iç içe ve dost olarak yaşamış Rumlar 70- 80 yıl önceki süreçte Güneydoğu’daki Ermeni olayları meydana geldiğinde bir korkuya kapılarak Akşehir’i terketmişler. Kaldıkları süre içinde pek çok evin yanısıra kilise, papazevi, hamam inşa etmiş olan Rumların gitmesi Akşehir yerlisini de üzmüş; Akşehir yaşlıları ağlaşarak ayrıldıklarını dün gibi hatırlıyorlar. Zemin açısından sağlam olmayan Akşehir’in eski ustaları bugünün mimarlarından daha ferasetli bir kararla evleri inşa ederken çeşitli önlemler almışlar. Bağdadi yapı denilen ahşap kirişleri ve ahşap kolanları birbirine bağlayan çapraz taşıyıcı sistemler kullanmışlar. Akşehir yerlisi eski evleri terketmiş ve çok katlı binalara taşınmış durumda. Evlerde bugün ikamet edenler ise çevre köylerden Akşehir’e göç edenler.Çok katlı binalar yapılırken surların büyük bir kısmı yıkılıp hafriyat olarak atılmış. Eski Akşehir’i sınırlandıran sur hakkında bugün çok fazla şey bilinmiyor. Bilinmeyenlere bugün artık Akşehir’de olmayan tarihi değerleri kaybetmiş olmanın acısı ekleniyor. Akşehir’in ulu kişilerinden Seyyid Mahmud Hayrani’nin türbesi yerinde; ama sandukası Istanbul´da. Akşehir’e bağlı eski adı Maruf olan köyde bulunan İbrahim Sultan Veli türbesindeki sanduka ise şu an Bern’de bulunuyor. : Foto © ?? Yıldırım Bayezid’in öldüğü yer Akşehir. Halen yaşanan ve yaşayan evleriyle tarihi bir şenlik gibi sunuyor; ama bunun geçici ve aldatıcı bir hal olduğunu hatırlamanız uzun sürmüyor. Ferruh Şah Mescidi kulağınızı çekiveriyor hemen. “Tarihi çevir nal sesi kısrak sesi”… Değil, ölüm de var kısrak seslerinin arasında, hem de cevvalliği, atılımcı ruhu ve gözüpekliği ile kendisini bize daha ortaokul sıralarındayken sevdirmiş bir padişahın ölümü bu. Kendi dininden bir hükümdara, Timur’a esir düştükten sonra, bunu gururuna yediremeyip yüzüğündeki zehiri içerek intihar eden Yıldırım Bayezid’in trajik ölümü… Burada olmuş olay, o zamanlar zindan olarak kullanılan ve Yıldırım Bayezid’in esaretine tanık olan Ferruh Şah Mescidi’nde. . Foto © M.Ayzit Evliya Çelebi’nin el yazısı Akşehir, Nasreddin Hoca’yla özdeşleşmiş bir kent. Ama şehrin en görkemli camilerinden İmaret Camii’nde bulunan iki iz Türk tarihinde en az Nasreddin Hoca kadar önemli olan bir ismin, Evliya Çelebi’nin buraya uğradığını belgelemekle kalmıyor, Evliya Çelebi’nin bugün halen okunaklı olan el yazısını görme imkanı da veriyor. İmaret Camii’nin girişinde soldan birinci sütunun tunç bileziğinde bulunan bu el yazısının sebeb-i hikmeti ise 1638’de Bağdad Seferine çıkan IV. Murad’ın Akşehir’e de uğradığını ve burada 20 gün kaldığını belgelemek… Şöyle tercüme ediliyor yazı: “Fakir, Mehmed Sultan Murad Han -Tanrı kendisini teyid etsin- askerleriyle beraber buraya geldi. Bunu 1048 yılı Muharreminin 26. günü yazdı.” İkinci yazı daha detay bir bilgiyi içeriyor; “Yirmi gün oturak olmuştur”. : Foto © M.Ayzit İbrahim Hakkı Konyalı’ya göre İmaret Camii’nin bileziğindeki iki kitabe Akşehir’in sivil kervanlar ve ordular için uğrak ve konak yeri olduğunu gösteriyor. Akşehir kendisini gezip görmek isteyenlere gerek coğrafi güzelliği gerekse Nasreddin Hoca’nın türbesinden başlayan, karakteristik evleriyle devam eden, Taş Medrese’si, Ferruh Şah Mescid’i, 100 yıllık Yukarı Hamam’ı, 15.yy.’dan kalma Seyyid Mahmut Hayrani Türbesi, Taceddin Tekkesi ve Türbesi, kilisesi ile tatmin edici bir manzume olarak duruyor, bekliyor; orada, Anadolu’nun batısında… : Foto © Aksehir Belediyesi


Akşehir´e planladiginiz gezi icin kullanabileceginiz "Aksehir Gezi Rehberi Plani", asagida görüldügü gibi olabilir. Bin bir cesit kültürün gelip gectigi bu gülmece diyarinin kurulusunun M.Ö. 344 Büyük Iskender devrinde oldugunu düsünürsek, gezip görebileceginiz tarihi ve turistik güzellikleri siz düsünün. Unutmayin Aksehir, 3 tane müzesi olan Türkiye´nin tek ilcesidir.
- Akşehir Gölü - Akşehir Evi - Bati Cephesi Karargahi Müzesi (Kurtulus savasinda Büyük Taarruz hazirliklari ve baslama emri bu binada verildi) - Arkeoloji Müzesi (Taşmedrese) - Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi (Rüstü Bey Konagi) - Kent Müzesi ve Konutevi (Eski Cumhuriyet ilkokulu, Tipik bir Cumhuriyet yapisi) - Arasta, Zanaat ve Kücük Esnaflar Bölgesi - Restore edilmis Eski Evler - Gülmece Parki (Büyük Kazan ve Hocanin fikralarinin heykelleri) - Tren istasyonu, TCDD Gari (Alman Wilhelm stillinde yapi) - Nasreddin Hoca Türbesi - Seyid Mahmut Hayrani Türbesi - Ulu Cami (Selcuklu zamanindan) - İplikci Cami (Selcuklu zamanindan) - İmaret Cami (Hasan Pasa Cami, Osmanli zamanindan) - Ferruh Sah Mescidi (Yildirim Beyazit´in hapis kaldigi ve vefat ettigi yer) - Ermeni kilisesi ve etrafindaki tarihi evler - Sifa Hamami (Tarihi hamam, hala isletiliyor) - Hidirlik (Mesire yeri) - Tekke (Sehir ormani)

Kaynak: Tatilpiknik.com/autor/heartless