Ana Sayfa Basligi

18 Aralık 2010 Cumartesi

Akşehir´den Kıbrıs Adasina Göc

.
Kıbrıs adasinin Osmanlı imparatorlugu tarafından 1571 yılında fethinden hemen sonra başlayan iskân faaliyetlerini gösteren, başbakanlık arşivinde kayıtlı 1572 yılına ait Mevkufat defterinde Kıbrıs´a Akşehir´den göç eden aile (!) sayısı 130 olarak verilmiştir. Bir ailenin o zamana göre 5 kisiden olustugunu var sayarsak, ortalama 650 kisi Akşehir´den Kıbrıs adasina göc etmis diyebiliriz.

Osmanlıların Kıbrıs'ı fethi sırasında, köylerde yaşayanlar evlerini tark edip dağlara kaçtı. Savaş bitince bazıları köylerine geri dönerken, bazıları Venediklilerle İtalya'ya göç etti. 1572 yılında yapılan incelemelerde toplam 76 köyün terk edildiği ortaya çıktı. Dönemin ikinci beylerbeyi Sinan Paşa, padişah II. Selim'e adanın topraklarının tarıma elverişli olduğunu ve bu nedenle adaya Türklerin bir an önce yerleştirilmesi gerektiğini söyledi. Bu öneriyi yerinde bulan II. Selim, 21 Eylül 1571 tarihinde Türklerin adaya yerleştirilmesini emreden bir ferman çıkardı. Bu fermanın kopyaları Karaman, İçel, Yozgat, Alanya ve Antalya kadılarına gönderildi.

Kıbrıs'a göçü emreden fermanın ilk sayfası

Göçün büyük bir kısmı birkaç yıl içinde tamamlansa da 18. yüzyılın ortalarına kadar göç devam etti. İstanbul'daki Başbakanlık Arşivi 1572 yılında göç edenlerin sayısını 1689 olarak vermektedir. Mevkufat Defteri ise 1572'de göç veren bölgeleri ve aile sayılarını şu şekilde vermektedir:

BölgeGöç eden aile sayısı
Aksaray225
Beyşehir262
Seydişehir202
Endügi145
Develihisar197
Ürgüp64
Koçhisar88
Niğde172
Bor69
Ilgın48
Ishaklı87
Akşehir130
Toplam1689

Bu bölgelerin tamamı Orta Anadolu'dadır. Bu dönemde Kıbrıs'a pek çok Yörük gelmiştir. 777 aile ise gönüllü olarak Kıbrıs'a göç etmiştir.

Göç edenlerin tamamı iyi huy kontrolünden geçmiştir. Ayrıca gelecekteki iyi huylu davranışları için bir de kefil göstermeleri istenmiştir.

Göç edenlerin sadece mesleklerini icra etmelerine izin verilmiştir. Buna göre bir çiftçi, çiftçilikten başka bir işle uğraşamıyordu.

1581 yılında kadar göç eden aile sayısı 8000'e çıkmıştır; fakat planlara göre bu sayının 12,000 olması gerekmekteydi. İçel, Yozgat, Kadirli, Antalya, Halep ve civar bölgelerden de göç edenler olmuştur. Halep'ten göç eden aile sayısı yaklaşık 200'dür.

1572 den bugüne kadar ca. 500 yil icinde Aksehir´den göc edenlerin simdiki durumu bir doktora tezi olarak ele alinabilir. Doktora tezi hazirlayacaklara duyrulur :)


Kaynak:
ORHONLU Cengiz., (1971), Osmanlı Türklerinin
Kıbrıs Adasına Yerleşmesi (1570-1580)
Gazioğlu, Ahmet C. (1990). The Turks in Cyprus: a province of the Ottoman Empire (1571-1878)


http://www.kibrisabakis.com/kibris-agzi
tr.wikipedia.org
.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Akşehir´in "Konya" isimli halı gazetesi


.

Konya’ya 1889 yılında tayin edilen AvlonyaFerit Paşa valilik döneminde Konya’ da eğitim ve bayındırlık hizmetleriyle adını zamanımıza kadar getirebilmiş ender valilerdendir. Ferit Paşa bilhassa Konya yöresinde halı ve kilim üreticilerine yeni bir hız ve şevk vererek halıcıları teşvik etmek maksadıyla 5 Mayıs 1901 Cumartesi tarihinde 5 hafta devam edecek halı ve kilim sergisi açmaya karar vermiştir.
.
Konya’da ve hatta Türkiye‘de bir ilk olan halı ve kilim sergisi 5 Mayıss 1901 Cumartesi günü öğleden sonra düzenlenen bir törenle ziyarete açılmıştır. Açılış töreni, Konya Valisi Ferit Paşa, askeri ve idari erkan ile kalabalık bir halk kitlesinin katılımıyla gerçeklemiştir. Sergiye Konya halkının heyecanlı ve ilgili olmasının başlıca sebebi de böylesi bir organizenin onlar için bir ilk oluşuydu. Haftanın Pazartesi ve Perşembe günlerinin kadınlara ayrıldığı ve giriş ücreti olarak 40 para alınan sergiyi ilk gün bin kişi gezmiştir.

Serginin önemli ve ilginç olanı, girişte, ana kapının sağ tarafında Akşehir halı tezgahlarında dokunan ve üzerinde “KONYA” adlı bir başlık taşıyan halı gazete yer alıyordu. Konya’daki halı kilim sergisinin en ilginç olan halısı da bu halı gazete olmuşudur. Sergiyi ziyaret edenlerin büyük ilgisini çeken ve sergide dereceye de layık görülüp ödüllendirilen halı gazete Bu gün Konya Etnografya Müzesi Halı Bölümü’nde sergilenmektedir.

Halı Konya Müze müdürlüğünün envanterinde 836 numarayla kayıtlı bulunmaktadır. Halı, 115x155 cm ebadında olup, yün ve pamuk dokumadır. Halının zemininde tabii renkli beyaz yün kullanılmıştır. Bu nedenle halının zemini kirli beyaz renkte görülmektedir. Halının üzerinde yazılı olanlar siyah renkte, bordürleri (çerçevesi) açık kahve renkli yün ile dokunmuştur.
.
Bu bir halıya dokunmuş gazetedir. Zira halı gazetenin baş tarafında, “birinci sene, 317 Cum’airtesi–Numero-1 “ kaydından gazetenin ilk sayısı olduğunu, başlığın solunda, sipariş edenlerle pazarlık olunur, başlığında “ KONYA “adı ile birlikte “mahall-i idaresi Akşehir’dir ibaresinin bulunmasıyla, bu halı gazetenin adının Konya, idare merkezinin Akşehir olduğu belirtiliyor ayrıca bu ibarenin altında nüshası 5 lira olarak ücretlendirildiği görülüyor. Halı gazetenin Logosunun altında da “21 Nisan 317 ve 15 Muharrem 319 “ tarihleri ile birlikte birinci defa çıkarılıyor ifadesi yer alıyor. Bu verilerden yola çıkarak diyebiliriz ki bu halı, gazete olarak dokunmuştur.
Bu verilere göre "Konya" adli hali gazetesi Rumi 21 Nisan 1317 = Hicri 15 Muharrem 1319 = Miladi 04 Mayis 1901 tarihinde basilmistir.
.
Ayrıca, bu gazete halıda “HAVADİS “ başlığı altında 25x100 cm ebatlarında araları birbirinden ince kahverengi çizgi ile ayrılmış olan dört sütun içerisine yazılmış iki haberde yer almaktadır.
.
Halı gazetenin birinci haberi:
Konya’da ilk kez Vali Ferit Paşa tarafından bir halı ve kilim sergisi açılmasına müsaade edilmiş, serginin açılışının birinci günü olması ve bu dallarda açılan ilk sergi olması bakımından, Konya ahalisinin ve halı kilim dokuyucularının padişah’ın sıhhat ve afiyetine dualarını “ ihtiva ediyor.

Halı gazetenin ikince haberi:
Geliri ilkokula harcanılmak üzere geçen yıl Akşehir Kasabası’nda yapımına başlanan hamamın tamamlandığı haber alınmıştır. Hamamın yapına bin lira sarf olunmuştur.

.
Haber metinden de anlaşılan bir hamamın yapımının tamamlandığını, yapımı tamamlanan bu hamamın gelirinin bir ilkokulunun masraflarının karşılanacağı ifade ediliyor. Haber o dönemde okulların zorunlu masraflarını karşılamada böyle kaynaklar yaratılmasını da vurgulaması güzel ve önemli bir özellik taşıyor. Hamam, ülkenin sıkıntılı döneminde özel teşebbüse satılmış, zaman zaman tamir edilerek günümüze kadar gelmiştir. Hamam bu gün hala kullanılmakta olan "Orta Hamam"dır. Hali gazesinde ki bilgilere göre "Orta Hamam" in yapilis tarihi 1901 dir ve insaasi 1000 liraya mal olmustur.

.

10 Aralık 2010 Cuma

Akşehir üzerine yazılan şiirler

:
Akşehir

Akşehir'i belki herkes anlatır,
Ama gelin birde benden dinleyin.

Sultan dağlarında rüzgarın biçtim,
Soğuk pınarından suların içtim,
Bir ömür tükettim çok çabuk geçtim,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Nasrettin Hoca'dan, Nimet babadan,
Tekke deresinden, Hıdırlığından,
Yanık yanık öten kavaldan sazdan,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Yaylasında koyun kuzu meleşir,
Dağlarında keklikleri eğleşir,
Bağlarında bülbülleri söyleşir,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Bir yanda masmavi Akşehir gölü,
Bir yanda dağları yeşil örtülü,
Bağlarında açmış sümbülü, gülü,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Selçuklu'dan, Osmanlı'dan kültürü,
Bir tarih kokuyor dünü, bugünü,
Biliyor Hoca'nın Dünya ününü,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Saymakla biter mi tarih mirası,
Nasrettin türbesi, Taş medresesi,
Kilisesi, Tacettin tekkesi,
Selam olsun sana selam Akşehir.

İplikçi, İmaret, Ulu camisi,
Ferruh şah mescidi,Çarşı hamamı,
Yukarı mahalle, Orta hamamı,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Seyyid Mahmut Hayrani'nin türbesi,
Fatiha bekliyor sizden hepisi,
Akşehir'in tatlı sulu meyvesi,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Vişnesi, kirazı bir sulu pınar,
Çileği var, elması var, balı var,
Her çeşitten bahçesi var, gülü var,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Akşehir Evi'nde kültürün gizli,
Kültürün tarihle yıllardır sözlü,
İyi bakıp koruyalım bu özü,
Selam olsun sana selam Akşehir.

Tayyip sana destan yazsa az gelir,
Kışın çabuk geçer, yazın tez gelir,
Senin kıymetini sevenler bilir,
Selam olsun sana selam Akşehir.

24.06.2003, Tayyip Sağ

Kaynak: http://www.antoloji.com/aksehir-siiri/
###############################################

AKŞEHİR
- Akşehirli Dostlara -

Kehribar dağların zümrüt eteği,
Bir yeşil fırtına özün Akşehir.
Sıra sıra bağları bal peteği
Çalışıyor oğul, kızın Akşehir.

Sultandağın arşa değen tepedir
Bir yeşil kucakla göğü kapatır.
Yârin kulağında ikiz küpedir.
Kan damlası, al kirazın Akşehir.

Beste beste eser yellerin serin.
Şairleri ilham verir seherin.
Türlü meyvalarla gelir baharın.
Dilim dilim geçer yazın Akşehir.

Sabahleyin dağ başları sislenir
Hıdırlığın bin şevk ile süslenir.
Güneş gelir omzuna yaslanır.
Güler ışıl ışıl yüzün Akşehir.

Başlı başına bir şöhret yarattın.
Bağrında büyüğü Hoca Nasrettin
En ince mizahı tattırdın, tattın
Nüktedir dillerde sözün Akşehir.

Tembellik bilmeyen halkın arıdır.
Sırma saçlı güzellerin peridir.
Şol Fezai ne söylese yeridir.
Silinmez kalplerden izin Akşehir.

Feyzi HALICI

Kaynak: http://www.aksehir.gov.tr/articles.php?lng=tr&pg=110
###############################################

AKŞEHİR’DE AKŞAM ÜSTÜ

Dağlar birer birer gerinmededir.
Sabah mı oluyor? Ne bu başlangıç?
Yemyeşil “HIDIRLIK” arkamda sedir.
Günün son sevinci uçan kırlangıç
“GÖL” de ilk yıldızı gördü kurbağa;
“TEKKEBOĞAZI” “ndan indi serinlik
Ova fısıldadı yavaşça dağa:
Akşehir kız iken şimdi gelinlik!
Titreyen yapraklar cilvedir, nazdır,
Akşam bacalarda tüten ak duman
Sevgi ağaçlarda dal dal kirazdır,
Nasreddin Hoca’mı gördüm aradan!
Dut diye mevsimi silkele dalda
Doldur durma doldur gün sepetin
Selâm ver güzele geçtiği yolda
Selâm güzellerin memleketine.

Osman ATTİLA

Kaynak: http://www.aksehir.gov.tr/articles.php?lng=tr&pg=110
###############################################

AKŞEHİR

Bağın, bahçen, dağın dal dal yeşerir
Üç mevsim dereni seller taşırır.
Bir hal olur bana gözüm yaşarır,
Seni bir gün düşte görsem, Akşehir

“Sılam” diyen yolcu olsam yolunda,
Gelin telli turna olsam gölünde
Ak çiçekli meyve olsam dalında,
Bir mevsim asılı dursam Akşehir.

Al yeşil uçurtmam kaldı göğünde,
Kaptığım şekerler param, düğünde
Yediğim dutları dört beş öğünde
Varıp bir gün senden sorsam Akşehir.

Renk renk bahar olup koynuna girsem,
Koku olsam bağın, bahçene sinsem,
Ala duman olup dağlardan insem,
Seni yarim diye sarsam Akşehir.

Kemal OR

Kaynak:http://www.aksehir.gov.tr/articles.php?lng=tr&pg=110
###############################################

BİZİM AKŞEHİR

Akşehir’in hasret kaldık yazına
Ovasında harmanları savrulur
Fedâ olsun canım onun izine
Deli gönlüm gider; ona vurulur!

Söğüt dalı kalemimdir kalemim;
Yüreğimden taştı benim elemim,
Bir gün varır elbet benim selâmım
Eşe dosta name name verilir!

Dağlarında soğuk sular akışır,
Yeşil sırtlar birbirine bakışır,
Burda âşık mâşukuna yakışır
Halı olur çayır yere serilir!

Ağaçlarda meyvaların ballana
Korularda yavru kuşlar dillene
Deli gönlüm düşte sana yollana
Hayırlara gelsin, hayra yorulur!

ÂŞIK ZEKİ diyar diyar geze gel,
Âleme gel, cümbüşe gel, saza gel!
Kış soğuktur kışı bırak yaza gel
Gül mevsimi yavuklumuz sarılır!

A. Zeki AKINCI

Kaynak: http://www.aksehir.gov.tr/articles.php?lng=tr&pg=110
###############################################

EŞSİZ AKŞEHİR

Sultan Dağları’na zümrüt gerdanlık
Huzur bulur insan sende Hıdırlık
Dört bir yanı sarmış şifa ormanlık
İsmi ak, cismi pak eşsiz Akşehir.

Gülmece Parkı’na bakar Hocamız
Şahsına münhasır güleç türbemiz
Altı sütun üzre demir kapımız
Türk tarihi öksüz sensiz Akşehir.

Şırıl şırıl akar minik bir dere
Kültür mirasımız Arasta ile
Ölümsüz eser Küçük Ağa bile
Ser verir, sır vermez sessiz Akşehir.

Nimetullah her dem hep seni gözler
İmaret Cami’de tarihi izler
Havanı soluyan her daim özler
Evliya otağı dilsiz Akşehir.

Büyük Taarruz’a hazırlık yeri
Atatürk Müze’si o günden beri
Gururla ağırlar misafiri
Kudretten kokusu gülsüz Akşehir.

Nasreddin, Hayrani koyun koyuna
Tertemiz havanla, billur suyuna
Kurban olam senin selvi boyuna
Dilberleri bir hoş bensiz Akşehir.

Müşerref İMAL

Kaynak:http://okulweb.meb.gov.tr/42/03/707918/gurur.html
###############################################

AYIPLAMASIN EMİ...

ANIT MEYDANININ ÇAPRAZINDA,
MELEKGİRMEZ GİRİŞİ,
AKŞAMIN AYAZINDA,
KESTANE SATIYOR BİRİSİ,
İKİ ÇOCUK SOĞUKTAN TİTREYEREK,
SOKULDULAR MANGALA ÜRKEREK,
ELLERİNİ ISITMAK İÇİN,
UZATTILAR ÇEKİNEREK.

SATICI BIÇAKLA YARDIĞI KESTANELERİ,
BIRAKTI MANGALA,
ÇOCUKLARA BAKTI SABIRLA,
HADİ İŞİNİZE DEDİ KIZGIN BİR TAVIRLA.

BİRAZ ÖTEDE ONLARI İZLEYEN ADAM;
NE İŞİNİZ VAR BU SOĞUKTA, DEDİ BABANCANCA,
BÜYÜĞÜ ELİNDEKİ ,
İKİ KÜÇÜK ODUNU GÖSTERDİ USULCA,
EVE ODUN GÖTÜRECEKTİK DEDİ, YAVAŞCA.

BABACAN ADAM GELİN DİYEREK,
ÇOCUKLARLA BİRLİKTE YÜRÜYEREK,
İPLİKÇİ CAMİNİN HEMEN YANINDAN,
TUHAFİYECİ ABDULLA’NIN ORADAN
ARASTAYA GİRİVERDİLER.

TAKILDIM ARKALARINA UZAKTAN İZLEYEREK.
KARŞIDAKİ İLK AYAKKABICI DÜKKANINDAN,
İÇERİYE GİREREK,
İKİ POTİN ALDI ADAM SAHTİYANDAN,
HEMEN YANINDAKİ KOMŞUDAN
İKİŞER KAZAKLA UYDURDU,
BİRER PALTOKALININDAN.

SONRA KÖŞEDEKİ ŞEKERCİDEN,
KESE KAĞIDINA KOYDURDU,
BİRAZ BONBONLA, LOKUMU LATİSİNDEN.

ADAM ÇIKARVERDİ CEBİNDEN,
BİR YÜZLÜKYEŞİLİNDEN,
BÜYÜĞÜN ELİNE SIKIŞTIRDI,
ANANA YA DA BABANA VER BUNU DEDİ, DERİNDEN.
ÇOCUKLAR ELİNİ ÖPTÜLER SEVİNÇTEN.

ADAM BOYNUNU ÖNÜNE EĞDİ,
YOĞURT PAZARI KAPISINDAN,
MELEKGİRMEZDEKİ MEYHANESİNE GİRDİ YENİDEN.

ŞİMDİ YUKARILARDA BİR YERLERDEN
İZLİYORSA BENİ ,
İFŞA ETTİM DİYE SIRRINI AYIPLAMASIN EMİ,
YILLARIN MEYHANECİ YOGİ MEHMEDİ…

Arif Özsaygı

Kaynak: https://www.facebook.com/groups/sey2011/#!/groups/sey2011/doc/?id=215090395176799

###############################################

HAMBAL ŞALİ

Şehirler insanlarıyla güzeldir.
Akşehir’de öyleydi...
Doktor Aziz’den, Ekmekçi Süleyman’a,
Foto Latif’ten, Faytoncu Enüş’e,
Her meslekten nice marka isim
Gelip geçti bu şehirden...
Hamal Şali lakabıyla bilinen
Bermendeli Sali Yıldız’da
Bunlardan biriydi...
Ayağında bu ayakkabı,
Sırtında küfesi ve urganıyla
Yıllar boyu nice yükler taşıdı;
Nice köşeler döndü ama yinede,
Karın tokluğuyla geçti ömrü...
Nice sokaklar arşınladı,
Ama getiremedi sonunu
Yıllar uzadıkça uzadı,
Yükler daha da ağırlaştı.
Ve bir gün;
Ondan öncekiler gibi
O da bu dünya malını
Dünya’da bırakarak göçtü gitti...

Dr. A. Nuri KÖKSAL

Kaynak: http://www.istasyongazetesi.com/istasyon/Yazarlar.aspx?HaberNo=14558
###############################################

###############################################

###############################################

29 Kasım 2010 Pazartesi

Akşehir Şehrinin Adı Anlamı Kökeni Kuruluşu

.
Φιλομήλιον Philomelion (gre),
Philomelium (lat),
Filomelio (ital),
Falūmi (arab),
Belde-i Beyza,
Aqshahr,
Ak-Shehr,
Ak-Shahr,
Akshehr,
Akshahr,
Akşar,
Akshehir,
Akşehir

Yukarida Aksehir´in eski isimlerini ve cesitli dillerde ki telafuzunu görüyorsunuz.

Aksehir´in ilk ismi Philomelion olarak bilinmektedir. Cünkü bugünkü şehir merkezine yakın bir yerde bulunan bir mil taşı üzerinde, "Philomelion" sözcüğü yazılıdır. Tek yazılı belge olan bu mil taşı Arkeoloji Müzesi'nde (Tas Medrese) görülebilir.

Yunan ve Romali gezginler, yazarlar ve savas katiplerinin yazilarinda, bir sehir ile diger bir sehir arasindaki uzaklik ve cografi durumunu anlattiklarindan yola cikarak, Aksehir´in eskiden isminin Philomelion oldugu bilim adamlari tarafindan kabul edilmis bir gercektir.
:
Emekli olana kadar Köln Üniversitesinde akademik direktör olarak calisan Prof. Georg Petzl´e, Klassischer Philologe ve Epigraphiker, Philomelion´nun ne anlama geldigini sordugumda, "Aksehir´de güzel elma var mi?" diye cevapladiginda, sasirmistim. Latince ve eski Yunanca dili ve yazilimi egitimi alan Prof. Georg Petzl´e göre "Philomelion = Elma Sevenler = Apfel-Liebhaber (alm.)" anlamina gelmektedir. Eski Yunanca "philomelos" dan cikma olabilirmis.
:
Cesitli kitap ve internet sayfalarinda Philomelion´nun "Bal sevenler" anlamina dair bir cok yazi vardir. Simdi "Bal sevenler" mi, yoksa "Elma sevenler" diyari mi dogrudur diye düsündügümde, Aksehir´de bal ile ilgili pek birsey görmedigimi, fakat yakin zamana kadar "Aksehir kirazi" ünlü olmadan önce, cok güzel elmalarin yetistigini biliyorum. (Babama "Elmaci Ahmet" derler.)
:

.
Aksehir´in Philomelion olarak Büyük Iskender´in Anadolu´dan gecisinde Milat´dan önce 334/333 yilinda Mekodonyalilar tarafindan kuruldugu varsayilmaktadir. Bakiniz (Almanca) ve Bakiniz (Almanca)
..
1911 dogumlu rahmetli anneanem, bana kücüklügümde her zaman Büyük Iskender´in sari uzun sacli ve mavi gözlü bir kahraman oldugunu anlatirdi. Okuma ve yazmasi olmayan bir kisinin, 2300 yil önce yasamis birini böyle detayli anlatmasinin nasil sasirtici bir sey oldugunu, simdi yeni anliyorum.
.
Yazili olarak ilk Philomelion adi, Jül Sezar (Latince: Gaius Julius Caesar) zamaninda yasamis Marcus Tullius Cicero nun Milat´dan önce 77-79 yilinda Yunanistan ve Kücük Asya´ya (Anadolu´ya) yapti gezilerde Atticus´a yazdigi mektuplarda raslanmaktadir. Bakiniz (Almanca)

Daha sonra Philomelium adi, Milat´dan sonra 155/156 yilinda Smyrna (Izmir) kilisesinin Philomelion (Aksehir) kilisesine yazdigi piskopos aziz Martyrium Polykarp´in Romalilar tarafindan öldürülmesini anlatan mektupda gecmektedir.

Ayrica Mustafa Yildirimer bu konuda cok genis bilgi iceren bir yazi yazmistir. Buraya bakiniz.

:

25 Kasım 2010 Perşembe

Akşehir´de Kiralik Oto, Arac, Araba - Rent A Car

: Akşehir´de otomobil (yoksa araba, araç, oto mu demem lazim, bilemedim!) kiralama hizmeti veren yerel sirketler bulunmaktadir. Akşehir 60 bin nüfüslu kücük bir sehir oldugu icin, sadece kiralik araba ile gecinmek zor oldugundan, bu sirketler ayni zamanda emlak, oto alim-satim vb. isleride bereber yapmaktadirlar. Uluslarasi Rent a Car sirketleri olan AVIS, HERTZ, EUROPCAR, SIXT gibi sirketlerin bir bürosu bulunmamaktadir.

Akşehir´de araba kiralamak icin bu sayfadan bilgi alarak araba kiralayanlardan bir ricam olacak. Lütfen sayfa sonundaki yorum (Kommentare) yolu ile, Aksehir de kiralik araba konusunda yaptiginiz iyi veya kötü izlenimleri yazarsaniz, memnun olurum. Bu sayede araba kiralama sirketlerinin verdigi hizmetin gelismesine, iyilesmesine yardimci olmus olursunuz.


BİLGİÇ OTO VE EMLAK
Murat Bilgiç

Ugur Dersanesi arkasi,
Cumhuriyet meydani
42550 Akşehir

Telefon: +90-542-551 67 01
Telefon: +90-533-741 91 68

Benzinli, dizel ve tüplü modeller olaral 6 cesit otomobil imkanı ile oto kiralama hizmeti vermektedir.

###############################################

Firma adi: Beyoglu Rent a CarAdres: İstasyon Cad. Kardelen Aparmanı Altı No: 86/A

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarasi: +90 332 812 72 13

###############################################

Firma adı: Sözbir Turgay Oto GaleriAdres: Sanayi yolu üzeri, Seyran Mah. 58

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:
+90 332 - 8136889 - TANER YOZGAT
+90 332 - 8131828 - SONER YOZGAT

GSM:0 533 - 6315015 - TANERYOZGAT
GSM:0 505 - 5967402 - SONER YOZGAT
GSM:0 532 - 4769710 - SONER YOZGAT

Telefax: 0 332 - 8129949

###############################################

Firma adı:Ahmet Oto Galeri
Adres: Sanayi Yolu No:58

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 813 52 2


###############################################

Firma adı:Tırpanlar Bilya Otomotiv
Adres: Sanayi Cad. Sanayi Çarşısı No:40-42

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 333 21 51


###############################################

Firma adı:Yörükoğlu Oto
Adres: Sanayi Sitesi 11. Blok D:18

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 812 51 46


###############################################

Firma adı:Çınar Otomotiv
Adres: 24 Ağustos Bulv. No:23

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 813 46 16


###############################################

Firma adı:Öz Teknik Otomotiv
Adres: Motorlu Sanayiciler Çarşısı D:28

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 234 00 86


###############################################

Firma adı:Mesut Oto Galeri
Adres: Sanayi Yolu Nur Apt. No:46

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 813 19 90


##############################################

Firma adı:Çağrı Otomotiv
Adres: Sanayi Yolu Neslihan Sok. No:33

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 813 39 76


##############################################

Firma adı:Şahin Otomotiv
Adres: Sanayi Yolu

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 812 58 48


##############################################

Firma adı:Halil Otomotiv
Adres: Seyran Mah. Sanayi Bulv. No:24/A

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 812 77 22


##############################################

Firma adı:Özen Otomotiv
Adres: Konya Cad. Hasan Bekar Apt. No:68/A

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 812 03 47


##############################################

Firma adı:Örsler Oto Pazarı
Adres: Sanayi Bulv. Üçgen Apt. No:37/C

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 812 37 37


###############################################

Firma adı:Türkoğlu Otomotiv
Adres: Yeni Mah. İstasyon Bulv. Edalı Apt. No:71/B

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 812 97 45


###############################################

Firma adı:Refref Otomotiv
Adres: Sanayi Yolu Hasan Bekar Apt. No:68/A

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 232 811 00 53


###############################################

Firma adı:Akın Otomotiv
Adres: Konya Yolu Sanayi Cad. No:55

Akşehir Merkez, Akşehir, Konya

Telefon Numarası:

+90 332 812 88 20


###############################################



Not: Aksehir´de kiralik araba sunan firmalarin, bilgilerinin burada ücretsiz yayinlanmasi icin bizimle yorum (kommentar) yolu irtibata gecmeleri yeterlidir.

Akşehir´de Gezilecek Görülecek Tarihi ve Turistik Yerler





Aksehir´s Sehenswürdigkeiten auf einer größeren Karte anzeigen

.
Akşehir´e planladiginiz gezi icin kullanabileceginiz "Aksehir Gezi Rehberi Plani", asagida görüldügü gibi olabilir. Bin bir cesit kültürün gelip gectigi bu gülmece diyarinin kurulusunun M.Ö. 344 Büyük Iskender devrinde oldugunu düsünürsek, gezip görebileceginiz tarihi ve turistik güzellikleri siz düsünün.

- Akşehir Gölü
- Akşehir Evi
- Bati Cephesi Karargahi Müzesi
(Büyük Taarruz hazirliklari ve emri burada verildi)
- Arkeoloji Müzesi (Taşmedrese)
- Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi (Rüstü Bey Konagi)
- Kent Müzesi ve Konutevi
(Eski Cumhuriyet ilkokulu, Tipik bir Cumhuriyet yapisi)
- Arasta, Zanaat ve Kücük Esnaflar Bölgesi
- Restore edilmis Eski Evler
- Gülmece Parki (Büyük Kazan ve Hocanin fikralarinin heykelleri)
- Tren istasyonu, TCDD Gari (Alman Wilhelm stillinde yapi)- Nasreddin Hoca Türbesi
- Seyid Mahmut Hayrani Türbesi
- Ulu Cami (Selcuklu zamanindan)
- İplikci Cami (Selcuklu zamanindan)
- İmaret Cami (Hasan Pasa Cami, Osmanli zamanindan)
- Ferruh Sah Mescidi
(Yildirim Beyazit´in hapis kaldigi ve vefat ettigi yer)
- Ermeni kilisesi ve etrafindaki tarihi evler
- Sifa Hamami (Tarihi hamam, hala isletiliyor)
- Hidirlik (Mesire yeri)
- Tekke (Sehir ormani)

.








.

23 Kasım 2010 Salı

Akşehir´e ait Atasözleri, Deyimler

  • Öküze bıçak çalınmaz.
  • Attan artanı eşeğe dökerler.
  • At sineği gibi beygir tersiyle geçinir.
  • Çok para haramsız olmaz, çok söz yalansız olmaz.
  • Ali yidi koyuna gitti, veli yidi çobana gitti.
  • Anamızı rüşvet ile işret ağlatır.
  • Asmada koruk eskiden kırık.
  • Beslemeden kadın olmaz, gül ağacından odun olmaz.
  • Ağanın annı terlemeyince ırgatın burnu kanamaz.
  • Bir şinik çavdarı var, baş değirmene öğütmeye gider.
  • Boğazı büyük olanın dostu olmaz.
  • Aksak keçi ilen yüksek yaylaya köçmek ister.
  • Cenazeye gider ağlarım, düğüne gider oynarım.
  • Adam olmayacak köpek, sabaha kadar ürer.
  • Ağanın malı çıkar, uşağın canı...
  • Altın, toprağın yüzündedir.
  • Çalışan el, tok karın üzerindedir.
  • Eğil ocağına, yalvar bucağına...
  • Testici suyu kendi çanağından içer.
  • Düğün evinde deve var, doymazsan eve var.
  • ...
  • Yanı yere gelmek (Beddua)
  • Terle kuzum terle, terlemezsen parla (Boşuna uğraş verme)
  • Elee, gaç anam gaç (Hayret, heyecan)
  • Od’un, ocağın yansın (Ocağın tütsün)
  • Aşın aşına, kaşığın kaşığına denk olsun (Hayır duası)
  • Çatı rengine uğrayasıca (Utanıp, kıpkırmızı olsun)
  • Azarı kavağı (Azarı: Köy ismi, Uzun boylular için söylenir)
  • Sürmeli Ayşa (Lakap)
  • Netcalların gelin (Dedikoducu gelin)
  • Halı çiğnemiş evin kızı (Asalet ölçüsünün nostaljik tanımlaması)

:

Kaynak: Mehmet Güleray http://www.facebook.com/group.php?gid=43563653773

http://www.facebook.com/group.php?gid=6908346021#!/group.php?gid=6908346021&v=info

30 Ekim 2010 Cumartesi

Eski Akşehir Kartpostallari

.

Nasreddin Hoca


Nasreddin Hoca Türbesi


Hidirliktan sehire bakis, Inönü Caddesi, Nasreddin Hoca Türbesi


Nasreddin Hoca Türbesi 1969






Nasreddin Hoca Türbesi





Hasan Pasa (imaret) Cami, Seydi Mahmut Hayrani Türbesi, Hidirlikdan sehire bakis, Nasreddin Hoca Türbesi



Ferruh Sah Mescidi, Hasreddin Hoca Türbesi, Tas Medrese, Mezarlik, Tas Medrese, Seydi Mahmut Hayrani Türbesi



Nasreddin Hoca Türbesi ve Heykeli




Türbe Girisi, ??? Caddesi, Adliye Önü, Nasreddin Hoca Türbesi



Not: Bazi yerleri taniyamadim. Kartpostallarin ne zaman basildigini veya hangi yillara ait olabileceklerini bilenler bana bu bilgileri yorum (kommentar) yolu iletirlerse sevinirim.

20 Ağustos 2010 Cuma

Akşehir ile ilgili Kitaplar, Dergiler, Yazilar

.
Akşehir ile ilgili digitallestirilmis belgeler icin bakiniz http://www.belgeler.com/ara?s=Ak%C5%9Fehir
Belgeler.com sayfasinda Akşehir adi gecen simdilik 1130 belge bulunmaktadir. Cogunlugu doktora tezi, arastirmalar, makaleler vb. bilimsel yazilardir.

#######################################


KÜÇÜKASYA SEYAHATİ 1895 YAZI


Yazari: Friedrich Sarre
Original Dili Almanca, Yayin yili 1896, Berlin
Çeviri : Dara Çolakoğlu
Yayinevi: Pera Yayincilik
Yayin Yili: 1998, Istanbul
ISBN : 9789758065103
Ebadi: 16 x 24 cm, 315 Sayfa

"Bu kitap, benim 1895 yılı Haziran ve Temmuz aylarında, antik çağda Frigya, Lykaonia ve Pisidya bölgelerinde ve Türk vilayeti Konya'ya yapmış olduğum Küçükasya gezisinde elde ettiğim, sanat tarihine ve coğrafyaya dair bilgileri içeriyor. Bu gezinin en temel bilimsel amacı, Selçuklu İmparatorluğu'nun XIII. yüzyıldaki altın çağında Konya'da inşa edilen yapıtlarda görülen erken Türk mimarisinin tanınması ve araştırılmasıydı. Çok gelişmiş bir sanatın şahitleri olan bizler de, özellikle antik dönem anıtları konuunda çok da derine inmeyen araştırmalarla ilgilenen ve bu anıtları değerli bulan seyyahlardaki ilgi ve hayranlığa sahip olarak yola koyulduk. Karşımıza nerede çıkarsa çıksın, bu anıtları etraflıca incelemeyi ve eğer varsa, anıtlardaki yazıtları bazen fotoğraf çekerek, bazen de kopyalayarak bütünüyle belgelemeyi görev bildik..." (Önsözden alinti)

30 yasinda bir Alman gezginin gözü ile Anadolu`yu gezerken, 20 Haziran 1895 de Aksehir´de sicakligin 16°C oldugunu bu kitapdan ögrenebilirsiniz. Hakki Konyali´nin ünlü Aksehir kitapinda görüntüledigi cogu resimde bu kitapdan alinmistir. Yazarin Aksehir´de kaldigi süre cok fotografli ama az yazi ile ele alinmis. Beysehir icin ise bu kitapda tam 22 sayfa yer ayrilmistir.



#######################################



AKŞEHİR SANCAGINDAKİ DİRLİKLERİN III. MURAD DEVRİNDEKİ DURUMU VE 1583/991 TARİHLİ AKŞEHİR SANCAGI İCMAL DEFTERİ

Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi (OTAM) Dergisi
Sayi 1
Yil 1990
Dr. M. Akif ERDOGRU
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yeniçağ Anabilim Dalı Baskani

Sancak=Liva=Kaza=ilce
Dirlik=Osmanlı İmparatorluğunda bir hizmete karşılık olmak üzere bir kimseye devletçe verilen aylık veya bir yere bağlı gelir.
İcmal=Özet

Akşehir sancağı icin XVI. yüzyılda İcmal ve Mufassul olarak pek çok kere gelir özetleri yazilmistir. Burada timar usülünün bozulmaya başladığı III. Murad devrinde, Akşehir sancağında mevcut dirlikler hakkında bilgi verilmektedir. Bu bilgileri, Ankara'da, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlügü Kuyud-ı Kadıme Arşivi'nde 333 numarada saklanılan Akşehir Livası İcmal Defteri'nden çıkartilmıştir. (Yazidan alinti)

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1150/13500.pdf



###########################################



Akşehir, Nasreddin Hoca Diyarı

Yayınevi: Akşehir Kalkındırma Derneği
Yayın Yılı: 1956, İstanbul
Dili: Türkçe
Ebadı : 20x27 cm, 64 Sayfa







###########################################


ŞEHİR MEDHİYELERİNE BİR ÖRNEK: AKŞEHİR MEDHİYESİ

Hacı Bektas Veli Arastırma Dergisi
Sayi 26
Yil 2003

Dr. Muvaffak EFLATUN
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Araştırma Görevlisi

Medhiye=Övgü siiri

Bu makalede Türk Edebiyatında şehirleri konu alan türler üzerinde durulup, bu türlerden şehir medhiyelerine örnek olarak Akşehir medhiyesi değerlendirilerek metin hâlinde verilmiştir.

Tarih boyunca insan, yaşadığı şehre, bulunduğu çevreye ilgi duymuş. Yeri gelmiş, bu ilgisini edebî mahiyet taşıyan mensur veya manzum eserler oluşturarak dile getirmiştir. Türk edebiyatı da bunun zengin örnekleriyle doludur. Türk edebiyatında muhteva olarak şehirleri ele alan mensur ve manzum bir çok eser yazılmıştır. Manzum olanların en yaygını şehrengizlerdir. Şehrengizler, Türk edebiyatına özgü bir tür sayılmaktadır.

Edebiyatımızda şehir veya belde isimlerinin tevriyeli kullanımına dayanan bilâdiye türünden eserler de yazılmıştır. Bir şehrin vasfında onu övmek için yazılmış medhiyeler ile bir şehrin düşman eline geçmesi üzerine söylenen şehir mersiyelerini de şehirlerle ilgili kaleme alınmış şiirler grubuna dahil edebiliriz.

“Der-Medh-i Akşehir” başlığını taşıyan şiirin şâirinin kim olduğu hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir. Şiire konu olan Akşehir, Konya iline bağlı bir ilçe merkezidir. Tarihi M.Ö. üçüncü yüzyıla kadar dayanmaktadır. Anadolu Selçukluları ile birlikte Türk hakimiyetine giren Akşehir, sırasıyla Eşrefoğulları, Hamitoğulları ve Osmanoğulları idaresine geçti. (Yazidan alinti)

http://www.hbektasveli.gazi.edu.tr/dergi_dosyalar/26-273-278.pdf


###############################################


XIX. YÜZYILIN VE ANADOLU’NUN ORTASINDA
AKŞEHİR


Sosyal Bilimler Dergisi
Sayı 17
Yil 2007
Doç. Dr. Muhittin TUŞ
Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi

Akşehir, Anadolu’nun ortasında bir kasabadır. XIX. yüzyılda Osmanlı siyasi ve sosyal yapısının etkislerini hissettiren bir yerleşim yeridir. XIX. yüzyılın ortasında düzenlenen kayıtlara göre Akşehir’de ne kadar hane vardır. Ayrıca burada hangi mahalleler bulunuyor. Zirai toplumun bir parçası olan Akşehir’de hangi meslekleri vardır. Bu meslekler de tanımlanarak niteliklerine göre tasnifi yapılmıştır. Mevcut iş bölümü hangi boyuttadır. Nasıl bir şehir karakter taşıdığı ortaya konmaya çalışılmaktadır. (Yazidan alinti)


###############################################

..

HER YÖNÜYLE AKŞEHİR

Yazarı: Ali Küçüktop
Yayınevi: Nareddin Matbaası
Yayın Yılı: 1978, Akşehir
Dili: Türkçe
Ebadi: 21 x 17 cm, 64 Sayfa



Akşehir ilcesinin tarihi, cografyasi, sosyal yapisi, köyleri, ekonomisi, turistik yerleri vb. hakkinda bilgi verilmektedir.

###############################################

.
AKŞEHİR´DE SIRA YARENLERİ

Yazarı: Dr. G. Tarıman Cenikoğlu
Kategori : Arastirma
Konu : Folklor
Dili: Türkçe
Ebadi : 16.5 x 24 cm; 146 Sayfa
Yayınevi : Türk Dünyası Araştırmaları Vakfi
Yayın Yılı: 1998, Istanbul
ISBN: 9754981248

Yazar Cenikoğlu'nun müşahedelere dayalı bir saha araştırmasıdır. Akşehir Sıra Yârenleri geleneği, milli folklorumuzun halen yaşamakta olan canlı ve zengin bir örneğidir. Anayurtlarından çeşitli sebeplerle ayrılan atalarımızın, gittikleri yerlere kültürlerini de götürmeleri gayet tabiidir. "Yâren" sohbet ve geleneği de bunlardan biridir. Bu sazlı ve sözlü eğlencelerimizin mazisi, büyük bir ihtimalle İslâm öncesi dönemlere kadar uzanmaktadır. Eserde; Akşehir hakkında genel bir bilgi verildikten sonra, Yârenlik hakkında çeşitli tanımlara, araştırmalara, Türkiye'de Yarenlik geleneğine, yurt dışındaki Yârenlik geleneğine, Akşehir'de sıra Yârenleri'nin tüzüğü, kıyâfeti, eşyası, defteri gibi ilginç konulara yer verilmiş. Ayrıca, Sıra Yârenleri'nin kanunu, devir teslim töreni, orta oyunu, yâren oyunları, notalarıyla türküleri, yârenlerin oturma plânları gibi belki de çoğumuzun bilmediği yârenlik adetleri mükemmel bir şekilde anlatılmış. Mahalli kelimeler sözlüğü ve yârenlerin fotoğrafları ise esere daha bir güzellik katmış. Akşehir Yarenleri'nin incelenmesi bakımından ilk eser olma özelliği yanında, Türk Kültürüne katkısı ile de dikkat çekici bir eserdir. (Alinti: Kitap Cihani)



#############################################

.
AKŞEHİR VE KÖYLERİNDEKİ TÜRK ANITLARI

Yazarı: Yekta DEMiRALP
Kategori : Mimarlik
Konu : Türk ve Osmanli Mimarisi
Dili: Türkçe
Ebadi : 27,5x19,6cm; 188Sayfa
Yayınevi : Kültür Bakanligi
Yayın Yılı: 1996
ISBN: 9751714788





###############################################




AKŞEHİR / ANADOLU EVLERİ DİZİSİ - 5

Yazari : Cengiz BEKTAŞ
Kategori : Mimarlik
Konu : Türk ve Osmanli Mimarisi
Dili: Türkçe
Yayın Yılı: 1987, 1991
Yayınevi : BİLEŞİM YAYINCILIK
ISBN: 9752710115


Akşehir’in sosyal tarihi, coğrafyası anlatıldığı gibi bir tür sözlü tarih çalışması da yapılarak ustalarla konuşulmuş. Dönemini bilen, yaşayan ve yapan ustaların anlattıkları üzerinden Akşehir evlerinin geleneksel mimari özellikleri; yapı malzeme çeşitleri, krokiler ve fotoğraflar eşliğinde bütün ayrıntılar.


###############################################


ARABISCHE WELT- UND LÄNDERKARTEN III. BAND
ASIEN I. VORDER- UND SÜDASIEN
Mit Beiheft: Islamatlas
herausgegeben von KONRAD MILLER
SELBSTVERLAG DES HERAUSGEBERS
STUTTGART 1927

Mappae Arabicae« (islamische Landkarten aus der Zeit zwischen 800 und 1400) und die »Charta Rogeriana« (Weltkarte des Idrisi aus dem Jahr 1154 n. Chr.)

Bu kitap da, islam bilginlerinin 800-1400 yillari arasindaki geografi bilgileri incelemektedir. Burada 7. ve 11. sayfada araplarin Aksehir´i "f a l ü m i" ,latince ise Philomelium olarak isimlendirdiklerini görüyoruz. Asagida kitap dan bir alinti görmektesiniz.

"8. Von Amurion nach Adalia: Diese Strecke lässt sich gut bestimmen.
maldani, meluten Ib Va, j Bulvadin
b u h a i r e busranda x/a, al buhaire bu saranda,
j der See Eber-Göl, der See der 40 Märtyrer
falümi 1, Philomelium, j Akschehir
l ä d i k i a 2, Laodicea Combusta, Ladikia Karman,
j Jorghan Ladik
künia 1, grosse Stadt, Knotenpunkt vieler Wege,
in der Zeit des Id Hauptstadt des Seldschukenreichs
rum, alt Iconium, j Konia
amrüni 1, j bei Beischehr, Gödene (Tom)
Fluss kusa 1, koga, j Kartus oder Kesme am Fluss
Koapri; Galunia (Tom)
agerusta 1, Agrusta, Gegend von Selge, j Serük am
gleichen Fluss
fum'arus 3, Mündung des 'Anis, j Owadjük
kutra 1, Kudrae, Kodros Bischofssitz, am Fluss Cestros,
oberhalb des alten Perge, j Murtana?
a n t ä l l a 1, antalia al gadita, j Adalia
."


Bu kitap PDF olarak da bulunmaktadir. Online incelenebilir (Almanca). Bakiniz:
http://edoc.hu-berlin.de/ebind/hdok/h226_mappae_arabicae_3/PDF/h226_mappae_arabicae_3.pdf

Ayni yazarin Avrupa ve Afrika üzerine de bir kitapi vardir. Bakiniz:
http://edoc.hu-berlin.de/ebind/hdok/h226_mappae_arabicae_2/PDF/h226_mappae_arabicae_2.pdf


###############################################

19 Ağustos 2010 Perşembe

Akşehir Medhiyesi: “Der-Medh-i Akşehir”

.
Medhiye methetme, övme manasına gelir. Edebiyatta birini veya birseyi övmek gayesiyle yazılan şiirlere denir.

Asagidaki şiir bir şehir medhiyesi niteliğindedir. Şiir, Ankara Millî Kütüphane’de 06 M.K. Yz. A.5629/8 numaralı bir mecmuanın içinde 32b-34b varaklarda bulunmaktadır. Mütekerrir muhammes şeklinde, mefâîlün/ mefâîlün/ mefâîlün/ mefâîlün kalıbıyla yirmi bir bend hâlinde yazılmıştır. “Der-Medh-i Akşehir” başlığını taşıyan şiirin şâirinin kim olduğu hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir. Ancak, şiirin son sayafsının alt kısmında kırmızı kalemle “Râsih Efendi” kaydı düşülmüştür. Yine şiirin sonunda 21 Mayıs 1321(1905) tarihi vardır ki bunun, şiirin kaleme alınma tarihi olması kuvvetle muhtemeldir

Der-Medh-i Akşehir
Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
1
Gel ey ‘âşık temâşâ et girip bu cây-ı zîbâya
Revân olmuş nice enhâr idüben ‘azm-ı deryâya
Çemenden zeyn olup eşcâr saluban yerlere sâye
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
2
O kim Abdü’l-vahâb Gâzî çeker pâyına yârânı
‘Alemdâr-ı resûlullâh denir bilsen o sultânı
Makâmında ziyâret kıl tilâvet eyle Kur’ânı
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
3
Ricâ-yı himmet istersen görüp Mahmûd-ı Hayrânı
Yüz urup âstânına fedâ kıl yoluna cânı
Ta’alallâh makâmında müşerref eylesin anı
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
4
Bahâr Sultân yâd eyle kim oldur erlerin şâhı
İhâta eylemiş sular temâşâ eyle ol mâhı
Varıp anda karâr etsen safâdır câna vallâhi
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
5
Velîler içre gör Damra muhaldir olsa yek dâne
Erenler içre Şeyh Eyyûb yaraşır olsa merdâne
Ziyâret eylesin Hızrı hayât erer bu dem câna
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
6
O cân-ı ‘âlemin ismi olupdur Molla Tâcü’d-din
Müşerref eylesin Allah yatar Ahî Cemâlü’d-din
Du’â-yı hayr için nâmın cihâna saldı Nasrü’d-din
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
7
Bu nâm-ı pâkla Akşehir verir şöhret Karaman’a
Erenler cem’ine erdik varırsın taht-ı Yunan’a
Du’â-yı hayr ile yâd et bile Zengeli Sultân’a
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
8
Bugün gör Şeyh Battâl’ı edinmiş taguban mesken
Çekip el cümleden olmuş hakâyık sırrına mahzen
Açılsın bâğ-ı cennetden mezârına nice revzen
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
9
Bulardan sonra geldi ol Nasûhî Kutubü’l-Aktâb
Eder halka nasîhatlar kul olmuş ana şeyh ü şâb
Kerâmetin edip izhâr atıp seccâdesin der-âb
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
10
Tefekkür eyle bunları bulupdur kutb-ı devrânın
Du’â-yı hayr ile yâd et bula zevk u safâ cânın
Muhibb-i sâdıkı çokdur o sultân o rûhânın
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
11
Bu ‘âlî-tekkenin olupdur nâmı Abdullâh (?)**
Akar sular temâşâ et müşerref eylesin
Allâh Hezâr destan ile bülbül figân edip öter her gâh
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
12
O ni’met tekkesi câna bugün firdevs-i garrâdır
Dü-nîm etmiş anı dünyâ biri birinden a’lâdır
Varıp anda karâr etsin bilirsin misl-i dünyâdır
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
13
O Şeyh Sultân Muhyü’d-din tutup Hak yolunu keskin
Beğendi cümle mahlûkât anın ettikleri re’yin
Pür ihsân-ı sehâvetde ‘imâret eylemiş kâ’in
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
14
O Seyyid Yûnus’u görsen gezer sancağı şâhâne
Eğer şâha eğer bende otağın kurdu meydâna
O nesl-i ism-i ahsen kim oturmuşdur emîrâne
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
15
Bulara âşnâ ol sen dilersen eresin dosta
Bilirsen ‘ayn-ı hikmetdir yatan Sultân-ı Nevreste
İrüben hâk-i pâyına şifâ bulur nice hasta
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
16
Subaşı bâğına varsan verir cismine râhatlar
Kıyâm etmiş nice eşcâr getirir kalbe hâletler
Nazîrin görmemiş kimse geze nice vilâyetler
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
17
Yatar deryâ kenârında o Sultân Hacı İbrâhim
Acım Paşa’yı yâd ile bular derdine kâ’im
Makâm-ı ‘izamın Mevlâ müşerref eylesin dâ’im
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
18
Buların cem’ine erdi Ulu Câmi’ bulup fırsat
Ki peygamber duhûl etdi diye halk ettiler hürmet
Varıp anda niyâz etsen bulursun şükrüni cennet
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
19
Yeni Câmi’de kıl tâ’at erişe ‘avn-i Rahmânın
Cemâ’at kesretin anda görüp bula safâ cânın
Erişe himmet-i ‘âlî o Sultân Süleymân’ın
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
20
Hasan Paşa henüz inşâ edip bir mescid-i aksâ
Ki cem’ olmuş nice ervâh okurlar âyet-i zîbâ
İki rek’at kılan cum’a bulupdur kurb-ı Hak mahzâ
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya
21
Bu hâke hâk olup hâke yüz urup çağırıp yâ Hak
Bu cümle ehl-i İslâma ‘inâyet eyle gel mutlak
Cihân-ı fâni durur bâkî kalan sensin hemân ancak
Bugün benzettim Akşehir’i cinân-ı bâğ-ı me’vâya
Felek mislin getirmemiş anın bir dahi dünyâya


Alinti: Dr. Muvaffak EFLATUN
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Araştırma Görevlisi

Kaynak: http://www.hbektasveli.gazi.edu.tr/dergi_dosyalar/26-273-278.pdf
.

17 Ağustos 2010 Salı

Tarihi Haritalarda Akşehir

.
Milatdan önce 250 yilinda Anadolu = Kücük Asya = Asia Minor (lat.)


.
Aksehir (Aksar) ortada ki gölün solunda

.

Aksehir´in (Philomelium) m.s. (Milatdan sonra) 50 yilinda haritada görünümü



Aksehir´in (Ak Shehr) 1481-1683 yillarinda haritadaki görünümü





















© The Historical Atlas by William R. Shepherd, 1923.
Osmanli Impartorlugunun 1481-1683 tarihleri arasindaki durumunu gösteren, 1923 de basilmis bu haritada Aksehir´in yeride gösterilmektedir. (Haritayi tiklayarak büyütebilirsiniz) O zamanlarin büyük yerlesim yerlerinin gösterildigi bu haritada, Karaman ve Konya (Konieh) nin yaninda Aksehir (Akshehr) bulunmaktadir.



Aksehir´in (Ak Shehr) 1845 tarihli haritadaki görünümü

























© General view of the Noël & Vivien map of the Ottoman Empire, 1845
Kaynak: http://www.euratlas.net/cartogra/ottoman_1845/index.html




Aksehir´in tarih akiminda yerini görmek istiyorsaniz, buraya bakiniz: http://www.euratlas.net/history/europe/1/1_Southeast.html
Haritayi tikladikdan sonra sol tarafdaki tarihleri tiklayiniz. Burada ki bilgilere göre Aksehir,
0000-395 tarihine kadar Roma Imparatorlugu
395 - 1100 tarihine kadar Dogu Roma Imparatorlugu (Bizans)
1100-1300 tarihine kadar Rum-Selcuklu Devleti
1300-1467 Sahip Ata, Esrefogullari, Hamitogullari ve Karamanogullari Beylikleri
1467-1923 Osmanli Imparatorlugu
1923 - simdi Türkiye Cumhuriyeti sinirlari icinde kalmistir.


Haritalar icin diger kaynaklar:

http://www.maproom.org/c/index.php

http://www.clas.ufl.edu/users/ufhatch/pages/03-Sci-Rev/SCI-REV-Home/Historical-Research/history_shepherd_1911.html

5 Ağustos 2010 Perşembe

Akşehir’den bir Aktrist: Meltem Cumbul

.


Meltem Cumbul (d. 11 Kasım 1970 ), Türk sinema ve dizi oyuncusu.

1987 yılında Izmir Özel Ata Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Mimar Sinan Üniversitesi’nin Tiyatro bölümüne kaydoldu. 1991 yılındaki mezuniyetinin ardından profesyonel anlamdaki ilk iş deneyimi için Londra’ya gitti.

Ömer Karacan’ın keşfettiği Cumbul, gönlü tiyatroda olmasına rağmen Karacan’ın yapımcısı olduğu Genç Çizgi isimli programı sundu. O dönemde TRT için Radyotek isimli bir program da hazırlayan Cumbul 1993 yılında Türkiye’ye döndü ve Aşağı Yukarı isimli yarışmayı sunmaya başladı.

1994 yılında yine bir TV projesi olan “Nerden Başlasak Nasıl Anlatsak?” isimli talkshow’u sunan Cumbul, programda ünlü isimlerle sohbet ediyor ve starların taklitlerini yapıyordu. TV izleyicisi tarafından büyük ilgiyle karşılanan programdan sonra Marguerite Duras’ın Ayrılık Müziği'nde başrolde oynadı. Tiyatro projelerine o dönemde ağırlık veren oyuncu aynı zamanda Arnold Wesker’in “Dört Mevsim” isimli oyununu da sahneye koydu ve yönetmenliğini yaptı.
Alp Buğdaycı’nın başrolde oynadığı “Bir Sonbahar Hikayesi” filmiyle ilk sinema tecrübesini yaşayan oyuncu daha sonra “Sahte Dünyalar” isimli TV dizisinde oynadı.

1995'te Böcek ve Bay E filmlerinde ufak rollerde göründükten sonra, yönetmenliğini Barış Pirhasan’ın yaptığı ve uluslararası isimlerden oluşan oyuncu kadrosuyla dikkat çeken ödüllü film Usta Beni Öldürsene’de performansıyla adından söz ettirdi.

1997’de TV’deki başarılı projelerine bir yenisini daha ekledi: Meltem Cumbul Show. Karışık Pizza, Duruşma, Propaganda, Geboren in Absurdistan gibi filmlerde başrolde onayan Cumbul, 90’lı yıllar boyunca TV, sinema ve tiyatro çalışmalarıyla yükselişe geçmişti.
1999’da rating rekorları kıran ve Türk televizyon tarihinde en çok başarı kazanan dizilerden biri olan uzun soluklu TV dizisi Yılan Hikâyesi’ndeki rolüyle hafızlara kazındıktan sonra, Maruf (2001) "Biz Size Aşık Olduk" (2002) "Beşik Kertmesi" (2002), "Gurbet Kadını" (2003) gibi iddiasız yapımlarda kamera önüne geçti.

Cumbul 2000 yılında bir West End ve Broadway showu olan Smokey Joe’s Cafe müzikalinin Türkiye ayağında başroldeydi.

Meltem Cumbul ilk ödülüne Ziya Öztan’ın yönetmenliğini yaptığı Abdülhamit Düşerken filminde gösterdiği başarılı oyunculuğuyla kavuştu. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünün sahibi olan Cumbul, Berlin Altın Ayı ödülünü kazanan dünya sinemasının önemli filmlerinden biri olan Fatih Akın imzalı Gegen Die Wand (Duvara Karşı)’da yardımcı kadın oyuncu rolündeydi.

2004'te Türkiye’de yapılan Eurovizyon Şarkı Yarışması’nın sunuculuğunu Korhan Abay ile birlikte gerçekleştirdi. Aynı yıl mimar Çağlayan Tuğal’la evlendi ancak bir yıl sonra Tuğal’dan boşandı.

2005’te usta oyuncu Şener Şen ve Timuçin Esen’le birlikte Gönül Yarası’nda başrolleri paylaşan Cumbul, filmdeki başarılı performansıyla adından uzun süre bahsettirdi. Film Amerika’da ve Avrupa’nın birçok ülkesinde gösterime girdi.

Cumbul 26. İstanbul Film Festivali’nin uluslar arası jürisinde Jane Champion, Jan Chapman gibi önemli isimlerle birlikte jüri üyeliği yaptı ve California Dreamin’daki Palm Springs Uluslarararası Film Festivali’nin galasına davetli olarak katıldı.

2005’in sonunda oyunculuk konusunda eğitim alıp kendini geliştirmek için Los Angeles’a giden Meltem Cumbul halen Los Angeles’ta sinemayla ilgili projeler konusunda çalışmaktadir. .

Filmografi:

Tell Me Oh Khudaa (2010)
Her Şeyin Bittiği Yerden (2009)
Aşk Yakar (2008) - TV Dizi - Nazlıimm
A Beautiful Life (2008) - Antanas
The Alphabet Killer (2008) - Anne
Mevlana Aşkı Dansı (2008) - Seslendirme
Doktorlar (2007) - Konuk Oyuncu
Parmaklıklar Ardında (2007)
Arka Sokaklar (2006) - Konuk Oyuncu
Avrupa Yakası (2005) - Konuk Oyuncu
Gönül Yarası (2004) - Dünya
Duvara Karşı (2003) - Selma
Gurbet Kadını (2003) - TV Dizi - Elif
Biz Size Aşık Olduk (2002) - TV Dizi - Reyhan
Abdülhamit Düşerken (2002) - Şahabettin Paşa'nın kızı Nimet
Beşik Kertmesi (2002) - Tekgül/Elmas Mağden
Maruf (2001) - Cankız
Doğum Yeri Absürdistan (1999) - Emine Dönmez
Propaganda (1999) - Filiz
Duruşma (1999) - Nazan
Yılan Hikayesi (1999) - TV Dizi - Zeynep
Karışık Pizza (1998) - Emel
Usta Beni Öldürsene (1996) - Katja
Tatlı Kaçıklar (1996) - Meltem Cumbul
Bay E (1995)
Çiçek Taksi (1995) - Meltem Cumbul
Sahte Dünyalar (1995) - Nilgün Kılıç
Böcek (1995)
Bir Sonbahar Hikayesi (1994)

Ödülleri:
Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği: En İyi Kadın Oyuncu2004 Abdülhamit Düşerken filminde
Antalya Altın Portakal Film Festivali: En İyi Kadın Oyuncu 2003 Abdülhamit Düşerken filminde
Ankara Uluslararası Film Festivali: En İyi Kadın Oyuncu 2000 Duruşma filminde
Sadri Alışık Ödülleri: En İyi Kadın Oyuncu 1999 Karışık Pizza filminde
.
Kaynak: Wikipedia, Biyografi.info

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Akşehir’den bir Yazar: Tarık Buğra

.
Tarık Buğra, (d. 2 Eylül 1918 – ö. 26 Şubat 1994). Roman, hikâye, oyun ve fıkra yazarı.

Erzurumlu Mehmet Nazım Bey ile Akşehirli Nazike Hanım’ın tek erkek çocuğu olarak 2 Eylül 1918’de Akşehir'de doğdu. Babası Akşehir’de Ağır Ceza reisiydi.
:
Tarık Buğra, ilkokulu 1930 yılında, ortaokulu 1933 yılında Akşehir’de bitirmiş ve aynı yıl yatılı olarak İstanbul Lisesi’ne gitmiştir. Yatılı olarak okuduğu İstanbul Lisesi’nde Pertev Naili Boratav’ın öğrencisi oldu. Lise yıllarında ilk aşkına kendini ispat etmek için yazar olma kararı almıştır. Lise yıllarında Tarık Nazım Müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, bir meslek sahibi olamadığı için bu aşk evlilikle sonuçlanamamıştır.
.
Buğra İstanbul Lisesi’nin ikinci sınıfında iken okulun yatılı kısmı kapatılır ve yatılı öğrenciler Haydarpaşa Lisesi’ne gönderilmiştir. Başka okullardan da gelen öğrencilerle bu kalabalık ve kargaşadan bıkmış ve Konya Lisesi’ne kaydolmuştur. Tarık Buğra Konya Lisesi’nden 1936 da mezun olmuştur. On sekiz yaşındadır ve diplomasını pekiyi dereceyle aldığı için İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Buğra’yı fakülteye kaydetmiştir. Buğra burada pek başarılı olamaz, iki yıl aynı sınıfı okumuş yine de başarılı olamamış, kendini gece âlemlerine kaptırmıştır. Oysa babası oğlunun eğitimi için Akşehir’deki evini de satmıştır.
.
Buğra sınıfını geçemeyince Tıp Fakültesi’nden ayrılıp Hukuk Fakültesi’ne yazılır. İlk başlarda bu okul değişikliği ona iyi gelmiştir. Ancak bir de parasızlık vardır... Tıbbiyedeyken kaldığı yurttan da atıldığı için, babasının çok zor şartlar altında gönderdiği harçlık yetmemiş, zaman zaman parklarda sabahlamıştır. Üç yıl katlandığı bu zor şartlarla Hukuk Fakültesi’ni de bitiremedi. İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü'nün son sınıfından, bitirme tezini veremeden okuldan ayrıldı.
.
Ardından askerlik günleri, İskenderun’daki hazırlık kıtasına sevk edilmiş, oradan da Ankara’daki Yedek Subay Okulu’na gitmiştir. Buğra’nın askerlikte üç yılı vardır, bu üç yılda da on bir sürgünü olmuştur. Sürgünlerine sebep olarak Milli Şef İsmet İnönü’nün o günlerde kendi bıyıklarını kesmesi ve bütün askerlerden ve devlet memurlarından da bıyıklarını kesmelerini istemesi olayıdır. Buğra bıyıklarını kesmemiş, bu yüzden de sürgün olmayı kabul etmiştir.

Askerlik bittikten sonra yeniden İstanbul’a dönmüş, Ahmet Ateş’in teşvikiyle 1947 sonbaharında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kayıt yaptırmıştır. Kısa bir süre sonra askerde tanıdığı Behçet Necatigil’in yardımıyla Şişli Terakki Lisesi’nde muallim muavinliğinde bulunmuş ve bu okulda ders vermeye başlamış, maddi açıdan biraz rahatlamıştır.
.
Fakültede Türk Dili ve Edebiyat Bölümü öğrencilerinin çıkardığı bir dergi vardır: “Zeytin Dalı”. Dergide öğrencilerin yanı sıra hocaların da yazıları yer almaktadır. Buğra bu dergiye hocası Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın isteği üzerine “Kekik Kokusu” isimli bir hikâye yazmıştır fakat Mehmet Kaplan bu hikayeyi beğenmemiştir: “Sen hikaye falan yazamazdın” diyerek onu kırma yoluna gitmiştir. Bu söz Buğra’nın zoruna gittiğinde o akşam Şişli Terakki Lisesi’nde “Oğlum” isimli hikayesini yazmıştır. Ertesi gün Mehmet Kaplan’a hikayeyi okutmuş ve onun beğenisini kazanmıştır. Kaplan bu hikayeyi hemen yayınlatacağını söyleyerek onun gönlünü almaya çalıştıysa da başaralı olamamıştır, Buğra onun bu teklifini kabul etmemiştir. Hikayesini Cumhuriyet Gazetesi’nin açtığı yarışmaya göndermiş ve bin liralık büyük ödüle layık görüldüğü ilan edilmiştir (1948). Ancak, Tarık Buğra’ya bu para yerine altın bir kalem ödül olarak verilmiştir. Aynı yarışmada Doğan Nadi’nin bölük komutanı birinci ilan edilmiş ve bu zatın hikayeci olarak adına ikinci bir kez rastlanılmamıştır.
.
Bu ödül neticesinde aldığı yoğun iş teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artmış ve Akşehir’e dönerek babası ile birlikte ilk sayısı 1949’da yayınlanan Nasrettin Hoca gazetesini çıkarmaya başlamışlardır. Gazete, Akşehir Konya ve çevresinde etkili olduysa da ömrü uzun olmamıştır. Tarık Buğra, 28 Haziran 1952’de gazeteyi ve aynı zamanda babasını da kaybetmiştir. Gazetenin elden çıkması ve babasının vefatından sonra Buğra tekrar İstanbul’a dönmüş. Milliyet, Vatan, Yeni İstanbul gibi gazetelerde edebiyat tenkitleri ve denemeler yazmaya başlamıştır (1952-1956). Bu yazılarındaki tarafsız ve tavizsiz tenkitler, bazılarını gücendirmiş, hatta bazı kapıların Buğra’ya kapanmasına sebep olmuştur. 1957’de Ankara’da çıkarılması düşünülen Yeni Gün isimli gazetenin kurucusu ve yayın müdürü teklifini kabul eden Buğra, yedi ay kadar bu gazetenin neşrini üstlenmiştir. Arkasından İstanbul’daki Vatan gazetesinin yazı işleri müdürlüğüne gelmiş, oradan Milliyet’e geçerek spor sayfası sorumlusu olmuştur. 1959’da ise Tercüman gazetesindedir. Bu arada kısa bir İskandinavya seyahati olmuştur. Dönünce Yeni İstanbul gazetesinin yayın müdürlüğünü kabul etmiştir. Daha sonra Türkiye Spor isimli günlük spor gazetesinin neşriyat müdürlüğüne getirilmiştir. Bu arada “Küçük Ağa”yı hazırlamıştır ve 1963’te Yeni İstanbul’da tefrika ederek 1964’te yayınlatmıştır. Yol Dergisi (1968) ve Tercüman gazetesinde (1970-1976) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar Dergisi ve Türkiye Gazetesi’nde de yazdı.
.
Tarık Buğra ilk evliliğini 23 Eylül 1950’de Edebiyat Fakültesi’nden tanıdığı Jale Baysal ile yapmıştır. Bu evlilikten 1951’de bir kızı (öğretim üyesi Ayşe Buğra) olmuş, eşiyleyse 18 yıl evli kaldıktan sonra ayrılmıştır. Uzun süren bir yalnızlık sonra Buğra Hatice Bilen ile 8 Eylül 1977’de evlenmiştir.
.
1951’den sonra Milliyet, Vatan, Yenigün, Yeni İstanbul gazeteleri ile haftalık Yol dergisinde yazdı. Bu gazete ve dergilerin bazılarında yazı işleri müdürlüğü yaptı. Tercüman Gazetesi'ndeki köşe yazarlığından 1976’da ayrıldı, zamanını bütünüyle edebiyata verdi. Devlet Tiyatroları’nda Edebi Kurul Başkanlığı’nda Edebi Kurul üyeliği yaptı. Milli Kültür Vakfı, TRT, Kültür Bakanlığı, Türk Dünya Araştırmaları Vakfı, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ödüllendirilen Buğra, 1991 yılında ise devlet sanatçısı seçilmiştir.
.
Tarık Buğra, ilk piyeslerini ve "Yalnızların Romanı"nı askerliği sırasında yazmıştı. 1940’da tamamladığı roman, 1948’de Çınaraltı dergisinde tefrika edilmişti. Ama adı, bir iddia üzerine üç saatte yazdığı “Oğlumuz” adlı hikâyesinin 1948’de Cumhuriyet Gazetesi'nin açtığı yarışmada ikincilik kazanmasıyla duyuldu. 1949’da yayımladığı ilk hikâye kitabı Oğlumuz’u, 1952’de Yarın Diye Bir Şey Yoktur, 1954’te İki Uyku Arasında, 1964’te Hikâyeler izledi. Kasaba yaşantısından, orta sınıf insanların ev ve aile ortamlarından kesitler verdiği hikâyelerinde, yoğun, şiirli bir dille aşk, yalnızlık, uyumsuzluk gibi temaları işledi. Olay örgüsünden çok iç gerçekliğe ağırlık verdi. 1955’te çıkan "Siyah Kehribar"la romana geçti.
.
Kurtuluş Savaşı’na merkezden değil, bir kasabadan baktığı Küçük Ağa’da (1963) yakın tarihe resmi tarih anlayışının dışına çıkan bir yorum getirdi. Bu romanın devamını 1967’de Küçük Ağa Ankara’da adıyla yayımladı. Firavun İmanı (1976), Dönemeçte (1978), Gençliğim Eyvah (1979), Yağmur Beklerken (1981) adlı romanlarında da Cumnuriyet’in çeşitli evrelerini, demokrasiye geçiş sürecindeki çalkantıları konu edindi. Ortaouyncusu “Komik-i şehir” Naşit’in hayatından yola çıkarak yazdığı İbiş’in Rüyası ile 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması’nda başarı ödülü, Osmanlı İmparatorluğu ’nun kuruluş yıllarını anlattığı Osmancık’la (1985) Milli Kültür Vakfı Edebiyat Armağanı’nı, Yağmur Beklerken’le Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü’nü aldı. 1991’de Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Birey özgürlüğünü savunduğu Ayakta Durmak İstiyorum (1966) ve Üç Oyun (1981) adıyla kitaplaştırdığı piyeslerinin hemen hepsi sahnelendi, romanları TV dizisi haline getirildi. Fıkralarından seçmeleri Gençlik Türküsü (1964), gezi notlarını Gagaringrad (1962), dil ve edebiyat üzerine yazılarını Düşman Kazanmak Sanatı (1979), denemelerini Bu Çağın Adı (1979) başlıklarıyla yayımladı.
.
Foto © yazarmezar.com
.
Tarık Buğra, 1993 Eylül’ünde tatil için gittiği Akçay’da rahatsızlanır. Hastalığına bir aylık gecikmeden sonra kanser teşhisi konur. Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bir ameliyat oldu. Ameliyattan dört ay sonra 26 Şubat 1994 tarihinde vefat etti. 28 Şubat’ta Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı’nda 1. adada, annesi Nazike Hanım’ın yanında toprağa verildi.

.
Foto © merhabahaber.com

2004 yılında Akşehir'e Tarık Buğra heykeli dikildi. Ayrica Ankara´da bir heykeli daha vardir
Istanbul-Pendik de bir liseye "Tarik Bugra Lisesi" adi verildi. Eski Aksehir Merkez Ortaokulu´nun adi 24.02.2002 tarihinde degistirilerek "Aksehir Tarik Bugra Ilkögretim Okulu" adi verildi.

:.
Eserleri:
Hikâye:
Oğlumuz (1949)
Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952)
İki Uyku Arasında (1954)
Hikâyeler (1964, yeni ilavelerle 1969)

Tiyatro:
Ayakta Durmak İstiyorum
Akümülatörlü Radyo
Yüzlerce Çiçek Birden Açtı – 1979)

Gezi Yazıları:
Gagaringrad (Moskova Notları) (1962)

Fıkra ve Deneme:
Gençlik Türküsü (1964)
Düşman Kazanmak Sanatı (1979)
Politika Dışı (1992).

Roman:
Siyah Kehribar (1955)
Küçük Ağa (1964)
Küçük Ağa Ankarada (1966)

İbişin Rüyası (1970)
Firavun İmanı (1976)
Gençliğim Eyvah (1979)
Dönemeçte (1980)
Yalnızlar (1981)
Yağmur Beklerken (1981)
Osmancık (1983)
.
Senaryo ve oyunu:
Sıfırdan Doruğa-Patron (1994).
.

Kaynak: tr.wikipedia.org ; Yazarmezar.com
.
Aksehir´de okula gittigim yillarda, bana edebiyat ögretmenimizin "Aksehir´den cikmis ünlü bir yazar var. Onuda okuyun" dedigini hic hatirlamiyorum. En azindan tarih dersinde, kurtulus savasi islendiginde, ögrencilerin o zaman ki durumu daha iyi anlayabilmeleri icin, Kücük Aga romanini okumalari ögretmenleri tarafindan tavsiye edilmelidir.
Ayrica "Nasreddin Hoca Senlikleri" gibi bu ünlü yazarimiza da bir "Tarik Bugra ve Edebiyat Haftasi" gibi bir düzenleme yapilamaz mi?
.